Cuma, Ağustos 29, 2008

GÖZETİM TOPLUMU

Yerimizi belirleyen cep telefonları, her hareketi kaydeden kameralar. Zamanla rahat ve güvenlik adına özel hayatımızı kurban ediyoruz. Artık endişe etmekten vazgeçmeli, görülmeye alışmalıyız.

Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon'a yapılan saldırılardan kısa bir süre sonra, federal görevliler havaalanlarını kapattı, stratejistler askeri müdahale tertipleri hazırlamaya başladılar. Başsavcı John Ashcroft kendi güçlerinin hepsini harekete geçirdi. Beyaz Saray ve Savunma departmanları güvenliği atırılmış video konferanslarla görüşmeler yaparken, FBI'ın Stratejik Enformasyon ve Operasyon Merkezi toplanmıştı. Ashcroft bir sürü antiterörizm ölçütü belirledi. Takip eden günlerde, başsavcı Hükümet Binası'na hükümetin telefonları dinleyebilmesini kolaylaştıracak bir kanun tasarısı gönderdi. Bu kanun tasarısı aynı zamanda Federallerin elektronik posta ve internet kullanıcılarını kontrol etmelerini sağlamak, kara para aklama kanunlarını güçlendirmek ve göçmenlerin haklarını zayıflatmak için geniş yetki sağlıyordu. Havalimanları ve diğer halka açık alanlarda, ulusal kimlik kartı, yüz tanıma programları, retina tarayıcısı gibi etkili sistemlerin kullanılacağı söylentileri ortalarda dolaşıyordu. Bütün bunların üstünde, doğrudan Oval Ofis'e rapor verecek olan bir güvenlik ofisi kurulmasından bahsediliyordu.

Bu tür konuşmalar daha önce özel hayat savaşçılarıyla güvenlik bekçilerinin arasında dikkafalı tartışmalar çıkarırken, Amerika'ya yapılan terörist saldırıların ardından özgürlük-güvenlik terazisindeki dengelei değişti. Cumhuriyetçi senatör Trent Lott, "Böyle bir kavganın, içinde olunduğu zaman sivil özgürlüklere farklı bir muamele gösterilir" diyor. Demokrat Richard Gephandt ise "Bu olay özgürlükle güvenlik arasındaki dengeyi değiştirecek" diye yorumluyor. Daha önce çatışan politikacılar şimdi doğru adım halinde, beraber yürüyorlar.

Bu olayın hemen ardından terörizmle savaşta gözetlemenin teşkilatların esas oğlanı olduğu hemen görüldü. Gerçek şu ki, Amerika 11 Eylül'den önce de "gözetim toplumu"nu benimsiyordu. Güvenlik adına, bizi gözetleyen kameralarla büyüdük. Rahatlık adına, cep telefonundan kredi kartlarına, internete kadar hayatımızı kolaylaştıran diğer yandan izlenilmemize izin verdiğimiz birçok ürünü ve servisi seve seve kabul ettik. Bunlar casusluk teknolojisi değildi ama pek tabii olabilirlerdi.

Gözetlemenin araçları çok fazla. İlk olarak kameralardan başlayalım. Trafik lambalarındaki kırmızı ışığa riayet edilip edilmediğini ve hızı ölçen kameralar. Las Vegas'taki casinolarda iskambil kağıtlarını 'zoom'layan kameralar. Polis arabalarındaki, parklardaki ağaçlardan sarkan, stadyumun duvarlarında asılı, alışveriş merkezlerinde; yani, heryerdeki kameralar...

Gözetleme ağı aynı zamanda dijital bir silaha sahip. Banka hesapları, kredi kartı hesapları, hastane kayıtları, ipotek ve emeklilik fonları sayesinde herbirimizin on-line bilgilerinin toplandığı çok etkileyici bir bilgi kasası mevcut.

Dahası, günlük yolculuğumuzun gözetlenmesi konusu var. Transit ulaşım kartlarından, işe ne zaman geldiğinizi, ne zaman gittiğinizi hatta hangi departmanlar arasında gezdiğimizi dahi kaydeden işyeri kimlik kartlarımıza, bizim kimi aradığımızı hatta nereden aradığımızı gösteren telefon kartlarından, canlı bir tanıktan daha etkili yeri ve zamanı belirten kredi kartı kayıtlarına kadar izimizi sürmek için kullanılabilecek bir sürü araç var. Dahası fazlası da üretilebilir. Mesela GM'in onboard iletişim sistemi, Hertz, Avis ve Budget gibi kiralama şirketlerinin eğer müşterileri isterse kullandıkları, aracın bulunduğu yeri gösteren bir sistem. Mercedes'in ve Ford'un da benzer bir servisi var.

Artık birçok yerde bize ait bilgiler biz istemiş olmasak dahi toplanmış durumda. Ama 11 Eylül'den sonra çoğunluğumuzda enformasyon iştahlılığı ve gözetlenmeye gönüllülük gelişti. Bu durum da endişe verici bir olasılığı akla getiriyor:
  • Gözetim toplumunun farklı farklı gözetleme elemanları birleştirilip bir gözetim ağı oluşturulur mu?
  • Özel şirketler ve hükümet teşkilatları biraraya gelip kimin gireceği belli olmayan bir 'süper database' oluştururlar mı?


Üzülmek vakit kaybı.
Gözetim var ve kaçınılmaz.

___________________________
Wired Magazine, 03,2002

Hiç yorum yok: