Cumartesi, Ağustos 30, 2008

KÜRESEL ISINMA SAĞLIĞIMIZI TEHDİT EDİYOR

Bilgisayarlarda üretilen örnekler yerkürenin atmosferi ısındıkça pek çok hastalığın su yüzüne çıkacağını gösteriyor. Öngörülen tehlikenin işaretleri algılanmaya başlandı bile...

Bugün pek çok bilimadamı atmosferin ısındığından şüpheleniyor. Hatta çoğu ısınma oranının yükseldiğini ve bu ısı değişiminin sonuçlarının giderek daha zararlı olacağını kabul ediyorlar. Bilgisayar hesaplamaları küresel ısınmanın ve bunun yolaçtığı diğer iklim değişimlerinin çok sayıda tehlikeli hastalığın dağılmasını ve bulaşmasını yaygınlaştıracağı yönünde tahminler ortaya koydu. Tedirgin edici olan, bu tahminlerin doğru çıkıyor gibi görünmesi.

Atmosferin ısınması insan sağlığını farklı yollarla etkiliyor. Isınmanın doğrudan etkisi, güçlü, sıcak hava dalgaları yaratmasıdır. Özellikle günbatımının serinletici etkisi imdada koşmadığı zamanlarda bu etki derinleşir. Gece boyu ısının düşmemesi sonucu, atmosfer ani olarak ısınabilir ve geceleri, kışın ve iklim normallerinde görülen ısıda 35 dereceye varan büyük bir artış görülebilir. Dünyanın belli yerlerde, sıcak hava dalgalarına bağlı olarak gerçekleşen ölüm oranının 2020 yılında iki katına çıkacağı öngörülüyor.

Küresel ısınma, dolaylı da olsa, hava durumunun değişmesiyle toplumsal refahı da (özellikle sel ve kuraklıkların yoğunluğunu ve sıklığını arttırarak, hava durumunda ani değişmelere yolaçarak) derinden etkileyebilir. Boğulma ya da açlığın getirdiği ölümlerin yanı sıra, bu felaketler çeşitli biçimlerde bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkmasına ve yayılmalarına neden oluyor.

Bu ihtimallerle başa çıkmak oldukça güçtür çünkü bulaşıcı hastalık yeniden lambasına döndürmenin çok zor olduğu bir cine benzer. Bulaşıcı hastalık, ani bir darbede azgın bir selden veya uzun süren bir kuraklıktan daha az sayıda insanı öldürür ama bir kez bir topluluğa kök saldı mı çoğunlukla kökünü kurutmak zordur ve diğer bölgelere yayılabilir. Koruyucu ve tedavi edici önlemlere ayrılacak kaynağın sınırlı olduğu gelişmekte olan ülkelerde, tehdidin kontrol altına alınması yakın gelecekte mümkün görünmektedir. Ancak, teknolojik olarak ileri ülkeler dahi, geçtiğimiz yıl ilk defa Kuzey Amerika'da görülen ve yedi New York'luyu öldüren Batı Nil virüsü vakasında olduğu gibi, beklenmedik saldırıların kurbanı olabiliyorlar. Uluslararası ticaretin ve seyahatin yoğunlaştığı bu çağda, hastalığa yol açan etkenin veya başka bir deyişle patojenin kendine barınacak ortam bulmasıyla dünyanın bir yerinde görülen bulaşıcı hastalık çabucak diğer kıtalar için de sorun olacaktır. Elbette, küresel ısınmanın insan sağlığına etkileri tümden kötü olmayabilir. Ancak, bütününde değişken hava koşullarının istenmeyen etkileri, yararlarını gölgede bırakacak yeni sıkıntılar ve kötü sürprizler içermeye yatkındır.

Sivrisinekler sıcakta komutayı ellerine alıyor:
Yerküre ısındıkça sivrisineklerin yaydığı hastalıklar -sıtma, Dang humması, sarı humma ve çeşitli şekillerde beyin iltihabına yolaçan hastalıklar gibi- en ciddi kaygıyı oluşturan marazlar arasındadır. Sivrisinekler hastalık bulaşmış bir hayvandan veya insandan aldıkları kanla birlikte hastalığa yolaçan mikro organizmaları da alırlar. Bundan böyle, sineklerin içinde patojen yeniden ürer ve sinekler ısırdıkları diğer bir kişiye hastalığın gelişmesine neden olacak dozu enjekte eder.

Sivrisineklerin taşıdığı hastalıkların giderek yaygınlaşacağı tahmin edilmektedir. Hastalığı taşıyan sinekler, yani hastalığın 'vektörleri' meteorolojik koşullara duyarlıdır. Sıcakta, sivrisineklerin yaşayabileceği bir ısı dağılımında sinekler daha fazla çoğalır ve daha fazla ısırır. Aynı zamanda, daha yüksek ısı, patojenlerin içlerinde üreme ve olgunlaşma oranlarını arttırır. 5 F'lık ısı farkı patojenin olgunlaşma süresini yarıya indirebilir.

Aşırı sıcak sivrisineklerin enfeksiyon bulaştırmasında tek başına etken değildir. Küresel ısınmayla birlikte sıklaşan sel ve kuraklıklar sineklere yeni üreme zeminleri oluşturarak çoğalmalarını kışkırtabilir. Sivrisineklerin yumurtaları kuluçka dönemindeyken durgun suda canlı kalır. Selin çekildiği zamanlarda kalan su birikintileri veya kuraklıkla derelerin durgun havuzlara dönüşmesi, insanların su bulundurmak için açığa koydukları büyük bidonlar yeni doğan sivrisinekler için küvöz işlevi görür.

Sıtma ve Dang Humması sivrisineklerin bulaştırdığı hastalıklar içinde küresel ısınma tırmandıkça dramatik bir şekilde yayılan hastalıklar arasında yeralıyor. Her iki hastalık da, geçtiğimiz on yıl öncesinde, Amerika'dan Asya'ya, dünyanın çeşitli bölgelerinde ara ara görülmüştü. Sıtma gelinen aşamada hergün, çoğu çocuk, 3000 kişinin ölümüne yolaçıyor. Kimi senaryolar, süregiden ısınmanın sıtmanın yayılma olasılığı içinde bulunan alanın, dünya nüfusunun %45'ini kapsarken, 21. yüzyılın sonunda bu oranın %60'a çıkacağını öngörüyor.

19. Yüzyılda, Avrupalı sömürgeciler Afrika'ya geldiklerinde, aşağı bölgelerin hastalık barındıran tehlikeli bataklık havasından (sıtmanın ingilizce karşılığı olan malaria köken olarak "mal aria" - kötü hava anlamında) kaçmak için serin dağlara yerleşmişlerdi. Bugün, bu sığınaklardan geriye pek çoğu kalmadı. Sıcaklık dağlar boyunca, bitkiler ve kelebeklerle birlikte yukarıya yürüyor ve zirvedeki buzları eritiyor. 1970 yılından beri, tropik bölgesinde ısının her zaman sıfırın altında olduğu seviye neredeyse 150 metre yükseldi. Güney ve Orta Amerika'da, Asya'da, Afrika'nın doğusunda ve içlerinde, yüksek irtifada sinekler ve sineklerin taşıdığı enfeksiyonlar rapor edildi.

Oportünist canlılar iklimin döngüsel etkileriyle hayat buluyor:
Isınmanın sonucu gelişen iklim değişiklikleri, belli vektörlerce taşınan hastalıkları beklenmedik şekilde tetiklediği için ısının artmasından daha fazla önem arzediyor. Ilık kışları izleyen sıcak ve kavurucu yazlar enfeksiyonların kuşlar, şehirlerdeki sivrisinekler ve insanlar arasında bir döngü halinde bulaşmasını kolaylaştıran ortamı yaratıyor. Örneğin geçtiğimiz yıl New York'ta görülen Batı Nil virüsünün sürpriz bir şekilde ortaya çıkmasına, ısınmayı izleyen bu olaylar silsilesinin neden olduğu sanılıyor.

Sivrisineklerin yanı sıra, hastalığı taşıyan diğer bir vektör de asalaklar. Bunlar, çabucak üreyebilen ve olumsuz koşullarda, yaşayabilmek için daha özgün ihtiyaçları olan diğer türlerle kıyaslandığında dayanıklı oportünist canlılardır. 1990'larda, iklim değişikliği kemirgen hayvanların bulaştırdığı yeni bir hastalığın (hantavirüs akciğer sendromu) insanlarda görülmesine etken oldu. Hayvanlardan insanlara bulaşan bu enfeksiyon akciğerlere yerleşiyor ve öldürücü olabiliyor.

Bu hastalık evresinin kendi doğallığında sona ermesi ekosistemlerin genellikle olağandışı uç koşullara dayanabildiğini gösteriyor. Hatta, ekosistemler hava koşullarındaki mevsim değişiklikleriyle yenilenirler çünkü değişken iklimlerde yaşayan türler birbirinden çok farklı koşullarla başa çıkma yetisi geliştirmek zorunda kalır. Ancak, hava koşullarında uzun erimli anormallikler ve çok geniş kaymalar yaşanması ekosistemin adaptasyon yeteneğini kırar.

Düzenli işleyen ekosistemlerde, içerdiği çeşitli türlerin zarar verebilecek organizmaları denetlediği doğada, asalakların doğada bulunuşu sorun yaratmaz. Ancak, artan ısınma ve hava koşullarının uç değerlerde seyretmesi ekosistemin daha da bozulmasına yolaçar ve bu bozulma doğadaki oportünist nüfusun büyümesinde, hastalığın hızlı yayılmasında etken olur.

Sağlığı tehdit eden sular:
Yukarıda bahsedildiği gibi, küresel ısınma vektörlerce taşınan hastalıkları açığa çıkarmanın yanısıra suyun kolera gibi çeşitli hastalıkları bulaştırma tehlikesini de arttırır. Isınma kuraklık ve sellerin daha büyük çapta ve sıklıkla görülmesini sağlar.

Kuraklığın suyla bulaşan hastalıklara ortam hazırlaması garip gelebilir. Oysa, kuraklık döneminde biriktirilmiş içme suyu rezervlerine mikrop bulaşması olağandır. Dahası, kuraklık süresince temiz su bulmanın zorlaşması yüzünden, kolera veya humma yüzünden çok miktarda su kaybetmiş kişilerin iyi bir hijyeni ve yeterli hidrasyonu sağlamaları mümkün olmaz.

1997 ve 1998'de, Afrika'nın Horn burnuna Hint Okyanusu'ndan gelen sıcak hava dalgasının getirdiği yağmurlar, küresel ısınmaya bağlı sellerin insanları nasıl etkileyebildiğine dair örnekler sunar. Bu yıllarda, bölgede yoğun yağışlar sonrası kolera ve sivrisineklerin bulaştırdığı sıtma türü enfeksiyonlar görülmüştü. Dünyanın batısında ise, Kasım 1998'de Orta Amerika'da üç günün sonunda hızı kesilen Mitch kasırgası Karayibler'den gelen sıcak hava dalgasıyla şiddetlenerek fırtınaya dönüştü. Sele dönüşen yağış en aşağı 11.000 kişiyi öldürdü. Hemen sonrasında, Honduras'da binlerce kolera, sıtma ve Dang humması vakası bildirildi. Aynı yılın Şubat ayında, dinmek bilmeyen yağmur ve bir dizi kasırga sonucunda Afrika'nın güneyinde sel felaketi yaşandı. Mozambik ve Madagaskar'da yüzlerce kişi öldü, kolera ve sıtma salgını tehlikesiyle binlercesi göç etmek zorunda kaldı. Bu tür felaketler etkili oldukları bölgelerde ekonomik gelişmeyi ve gelişmeye eşlik eden halk sağlığı hizmetlerini büyük oranda baltalıyor.

Çözüm için ne yapılabilir?:
Küresel ısınmanın tehdit ettiği insan sağlığını korumak için tehlikelere karşı belli somut adımların atılmasıyla önlem alınabilir. Bulaşıcı hastalıkların ve onları taşıyan vektörlerin ortaya çıkmasını engelleyen izleme sistemleri geliştirmek, iklim ve çevre koşullarında olağandışı değişimleri tahmin etmeye odaklanmak ve son olarak küresel ısınmanın kendisine saldırmak; bunlar, ideal bir korunma stratejisi oluşturabilir.

Geçtiğimiz baharda, ABD'nin kuzeydoğusunda görülen Batı Nil virüsü kontrol altına alınması çevreyi tehdit eden vektörlerin çoğalması engellenerek mümkün olmuştu. Virüsün kışın canlı kaldığı görülünce, halk sağlığı uzmanlarının içme suyu rezervlerinin temiz tutulması uyarısı etkili olmuştu. 1999 yılında yapılan bir araştırma ise uydu üzerinden hava değişimlerinin izlenmesinin yararlarını ortaya koyuyor. Okyanus üzerinde iki farklı bölgede suyun ısındığını ve Afrika'nın Horn burnu açığında biriken bitki topluluğunu algılayan uydu resimlerine dayanarak Horn burnunda yaşanan humma salgını beş ay öncesinden tahmin edilebilirdi. Bu tür verilerin ışığında hayvanlar aşılansaydı olasılıkla salgın önceden durdurulabilecekti.

Fosil artıklarına dayalı yakıt tüketiminin, bugün, karbondioksit ve diğer ısı emici gazların, daha doğrusu 'sera etkisi' yapan gazların atmosfere salınmasına ve küresel düzeyde ısınmaya yolaçtığı kuşku götürmüyor. Birleşmiş Milletler bünyesinde gerçekleştirilen iklim değişikliği konulu hükümetler arası panelde, sera etkisi yapan gazların giderek daha fazla atmosfere salınmasını durdurmanın, atmosferin azalan yansıtma özelliğinde %60-70 arası bir oranda iyileşme yaratacağı hesaplandı.

Düzenleyici önlemlerin etkin bir şekilde alınıp kurumsallaştırılması gerekiyor. Dünyadaki iklim sistemini dengesizleştiren çok sayıda etken birdenbire iklimin halihazırdaki konumunu sıçratabilir. Herhangi bir anda meydana gelebilecek ani ısı değişimleri insan sağlığı açısından ciddi bir risk yaratıyor.

__________________________________________
Scientific American, 2002

Hiç yorum yok: