Çarşamba, Mart 21, 2007

ÇUVALLADIK

SANAL ALEM'DE ÇUVALLAMIŞIZ !

Ülkemiz çevresindeki gelişmelerin etkisi ile hedeflerinin arasında teknolojiyi almış. Yada bize böyle söylemek bir çok politikacının hoşuna gidiyor. Ama söylenenler ile yapılanlar biri birini tutmuyor. Genelde plansız ve programsız bir ilerlemenin zararlarını toplum olarak çekiyoruz.
2005 ve 2006 yılı teknolojinin zirvesi sayılan ABD'de bazı değişimlerin yasal zemine oturtulması için çalışmaların hızlandığı bir dönem olarak yaşandı. 2007 de genel işlevleri fazla olmasa da çok uç bazı olgular yasal süreçlere dahil edilecek.

Sadece bizler birilerini taklit etmiyoruz. Avrupa Birliği de ve bütünleşme ve tek devlet olma yolunda önünde duran ABD örneğini taklit eden "kopyacı" `lardan biri. ABD de yaşanan yasal zemine çekme süreci 1-2 yıl gecikme ile Avrupa'da etkisini gösteriyor. Mikro dalga fırından kol saatlerindeki çiplere kadar her türlü elektronik devre, dalga, kablo, plastik ve metal sistemli bir form süreci yaşıyor. Bu süreç ülkemizde de 20-30 yıl içerisinde oluşur. Belki de oluşmaz.
Her şey bu kadar yavaş ve aksak mı diye soracak olursanız...

Hayır değil. Hız konusunda iyi olduğumuz uyumluluk noktaları da var.
Mesela sanal dünya diye 15 yıldır gevelediğimiz internet.
Internette iyi yerlerdeymişiz gibi geliyor. Bir çoğumuz böyle düşünüyor.
Ben de böyle düşünüyorum.

Düşünmek istiyorum.

Ama birileri çıkıyor... Hayallerimin hepsini tuz buz ediyor.
1971 den bu yana süren MERNİS projesi ile dünyada öncü olduk. TCKimlikNo denilen sistemin işlemeye başladı. Sanal alemde devlet kurumlarının oluşmaya başladı. Güzel gidiyoruz, çok güzel.
Türkiye'de hep özel sektör devletin önündedir. Sanal alemde de böyle umuyordum. Ama yanılmışım.

Türkiye'nin en meşhur E-Ticaret sitelerinden biri, piyasa deyişle sanal mağazası kendisinden beklenmeyecek bir ciddiyetsizliğin apaçık örneğini verdi.

Birkaç gün önce dizüstü bilgisayar almak isteyen bir arkadaşım, araştırdığı marka ve modelleri birer birer bana sorup uygun bir tanesini kendisi için seçmemi istedi. Kendisine; teknolojinin gelişmesi ile birlikte bundan 8-10 yıl öncesindeki kadar farklılıkların kalmadığını söyledim. Tüm markaların aynı ürünlere benzer modeller yaparak piyasaya sürdüğünü söyledim.
Sonuçta seçtiğimiz ürünlerin sayısını rahatça ikiye indirdik. Ürün özelliklerinin dışında fiyat ve temin şekilleri ile ilgilenmeye başlamıştık.
Önümüzde iki seçenek vardı.

Ya birkaç yüz metre ötedeki bir mağazanın kapısından girecektik, yada internetin nimetlerinden yararlanıp siparişimizi verecektik.

Hiç tereddüt duymadan ikinci yolu seçtik. Alışveriş için hangi siteyi seçeceğimiz konusunda da aynı kararlılığımız devam etti. Menüden ürünü ve aksesuarlarını seçip fiyatını gördük. Kredi kartı bilgilerimizi girip, taksit seçeneklerini işaretleyerek sipariş işlemimizi tamamladık. Artık heyecanla dizüstü bilgisayarın arkadaşıma teslim edilmesini beklemeye başladık.
Bir gün, iki gün, üç gün.... Derken satış sitesinin yönetimi tedarikçi firmada istediğimiz ürünün bulunmadığını bildiriyor.

Oy oy oooy...

Bir işiniz de düzgün gitsin!
Madem istenilen mal tedarik edilemeyecek? Neden satıyorsun be kardeşim?
Bu kadarla kalsa neyse. İptal edersin siparişi, başka bir tane alırsın.
Yok ama öyle kurtulmak olur mu? Canımızdan bezmesi hediye!
Onun bedeli yok!

Ne var? Ne oldu diye soranlar cevap hazır. Sanal mağazanın gerçek yetkilisi:
- "Kredi kartınızdan çekilen para ancak taksit döneminde iade edilir" diye GARİP bir açıklama da bulunuyor.

Benim pek sevgili yetkili kardeşim bu incileri telefonda arkadaşıma anlatıyor.
Ama onun aklına hemen kart limiti gibi bir durum geliyor.
(Yani satış işlemi oluşamadı. Ama para hareketi oluşacak.)
- "Neden oluşacak?"
- "Çünkü siz, bizden taksitli alış veriş yapma hatasına düştünüz."

Şimdi yeni bir bilgisayar alamıyoruz.
Çünkü limitimiz sanal mağazanın işgüzar tutumu yüzünden doldu.
Şimdi biz sanal mağazalara karşı daha bir sevgi ile yaklaşalım.
Onlara zamanımızı paramızı, sinirlerimizi kurban edelim ki; o zavallı beyinleri gelişip 100 200 yıl içerisinde kusursuz birer sanal mağaza sistemi kurmayı başarsınlar.
Deney tahtasındaki elektrik verilmiş kurbağa gibi hissetmemek isteyenlere tavsiye edebileceğim pek bir şey yok. Ama bir şeyler demeden duramayacağım:
"Elle tutup gözle görmek şarttır demiyorum.
Yoğurdu üflemekten zarar gelir de diyemiyorum."
Yinede nasıl biliyorsanız öyle yapın...
Sanal ortamın gerçeküstü varlıklarına ise şunu diyorum:
"Allah nasıl biliyorsa öyle yapsın!"
Hoş kalın.

Murat SEVGİ

Bu yazı,
21 Şubat 2007 tarihinde Çorlu Ticaret sitesinde (
http://www.corluticaret.net/articles.asp?AC=17),
19 Şubat 2007 tarihinde Bilgi Güvenliği sitesinde(
http://turk.bilgiguvenligi.com) yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok: